Yaş kırk
Onunda takılı kalmış hayat
Askıda otuz sene
Otuz koca sene kapağı açılmamış zarf
Ne uzun senedir onuncu sene
Bir türlü kapanmayan zarf
Mektup eski zamanlarda efkar
Zamanı içine kazımış bağlar bahçeler ağlaşan çocuklar
Sığdırabilir mi insan yüreğini zarfın içine
10950
kez güneş batmış dünyanın üzerine
sığar mı batan bir güneş zarfın içine
hey
dünyanın
karanlığında
misketlerle topaçlarla sapan taşlarıyla yankısı içine içine akan hıçkırıklarıyla zarfın içine ışık sıkıştırmaya çalışan
çocukları
yağmurdan çamurdan ateş başında ısınan komşudan insanın beynine yerleşen kalın zehirden yapılma tahtalardan kaynayan sudan ağlaşan gelecekten tedirgin geçmişten sonu olmayan seneden doğması bilinmeyen hep batan güneşten ümidiniz olmasın ne olur
siz kapağını kapatamadığınız zarfınızla kalın
başka ümidiniz olamaz sizin
içine bitmeyen senelik zamanı sığdıracaksınız güneşi sıkacak ışığını zarfınıza akıtacaksınız su gibi buna inanın
hey
dünyanın
havasız güneşsiz ekmeksiz susuz annesiz büyüyen çocukları
her zarf bir gün kapatılır
boşverin zarfınızdan geriye ne varsa
içtiğiniz suyu soluduğunuz havayı elinizdeki ekmek kırıntısını tedirgin zamanların bir hatırası önünde bin parça olmayı nasıl aziz bildiyseniz
ayaklarını zarfının içerisine salmışta zamanı bir türlü çalıştıramayan her gün güneşin batışını yeniden nakış nakış işlerken bir gün bile doğuşunu hafızasına yerleştiremeyen tükenmeyen yılın çocukları
zarfınız ve siz varsınız buna inanın o zarfta kapak yok
elleriniz bitişik annesiz yaşayan babalarla babasız yaşayan annelerle
siz
zarfınız ve annesiz babalar babasız anneler
kapak sizsiniz zarfınıza
uğraşmayın çalışmaz zaman bitmez sene
zarfınıza dönün
çayıra çimene ağaca köhne yapının duvarlarına sinmiş bir eski zaman türküsü hatırına yaşayın bıkmadan
başka yol yok kapağa inanın ..