— acı bir savaş / ki savaştan bi haberdir bir çoğu —
Ne acı.
Eskiden inanmadığımız, bizden olmayan adetlere ve yaşama kültürüne direnir, kişi nasıl yaşarsa öyle inanır derdik.
Direnirdik. Dünyanın bize dayattığı kökü dışarıdan gelen adetlere, kutlamalara, yaşam hallerine.
Sonra ne olduysa oldu da; bize, birileri, eskilerden öğrendiklerimizden farklı birşeylerin olabileceğini anlatmaya başladı.
Anlattıkları her şeye ama neredeyse her şeye Kuran?la, Peygamber Efendimizin adıyla başladılar.
Oysa şimdilerde, kendim için, sonunu dinlediğimi hissettiğim anlatılanlarda, ne Kuran?ı Peygamber efendimiz gibi, ne de Peygamber Efendimizi onun aydınlık arkadaşları gibi anlatılmıyordu.
Anlatanlar, anlattıklarını önce içselleştirdiler, sonra dışa vurdular.
Sonra ona Kuran?dan Sünnetten delil getirmek adına, dini motiflerle bezeyerek bildikleri ne kadar felsefi hezeyan varsa onları da kafamızdan aşağı boca ettiler.
Sonrası daha acı.
Aslında açıkça sapkınlık olan bu değişim için bazen gelişim dedik ve bazen sahiplendik; onlar yüzünden Müslüman kardeşler birbirleriyle kavga eder oldu.
Kimileri sırf bu işler için vakıf kurdu kimleri sırf bu işler için yayınevleri açtı.
Kişisel takıntılar, kişisel içtihatlara ve yollara döndü.
Belki hiç birisi de yeni değildi.
Eskilere inildiğinde, bu günlerde her gün değişik bir şekilde karşılaştığımız ve hayretle bazen ?tövbe estağfurullah? deyip sırtımızı döndüğümüz aslında temelde dine muhalif yeni müçtehitlerin/içtihatların hepsinin ayrı ayrı birçok yansımasını ya da kökünü bulabiliriz.
Ama eskiden çok değildiler ve itibar görmezdiler.
Şimdi ortalıkta onlardan geçilmiyor.
Bu televizyon dindar kişilerin diyoruz, ama orada konuşan onlar.
Bu yayınevi dindar kişilerin diye biliyoruz, ama o yayınevinin bastığı kitaplarda onlar konuşuyor.
Nefisleri dağlar kadar adamlar ve kadınlar ben ben ben diye çığlık atan bakışlarla seslerle, bence diye başlayan hezeyanlarla, dinime, inancıma, vuruyor vuruyor vuruyorlar.
Sanırsınız ki haşa, Peygamberlerden bir Peygamber ayağa kalkmış ta konuşuyor.
Beni üzen ise; biz bunlara eskiden sapık derdik, biz bunların, aslında kiminin münafık olduğunu kiminin ise gerçekte kafir olduğunu bilirdik de şimdi şaşırıyor oluşumuz.
Şimdi şirazemizi kaybetmiş gibi oluşumuz.
Sorular/sorunlar karşısında, ya da duyduğumuz bir yeni ses/söz karşısında, kadim kaynaklara dönmeden onların aklıyla aydınlanmadan, narsizmin dibini bulmuş hallerle kendi aklımıza kendi yaşantımıza inanmaya dönmüş olmamız.
Yine de Allaha şükür ki her zaman yanlış olduğu müddetçe doğruyu söyleyen, doğruya çağıran; kendinden (yaşantısından/içtihadından/felsefesinden) değil de, insanı ferahlatan kadim kaynaklardan sözler söyleyenler, iki iki daha dört eder netliğinde hakikati söyleyenler de eskilerde de vardı, şimdide var ve bundan sonra da var olmaya devam edecek.
Onlar, her zaman Ehli Sünnet?in gözünün ta içine bakarlar.
Hayatlarından geçerlerde ondan geçmezler.
Onlar ki o sapıkların sevmedikleri o sapıkları sevmeyenlerdir.
Onlara selam olsun.. 11.12.2011-05-07
..
(hamiş: gecenin bir yarısı, (bu yazıya ilham) tevafuken art arda okuduğum iki yazı. bakınız:
1- http://www.milligazete.com.tr/makale/dini-kadinlarla-bozmak-223381.htm
2- http://www.timeturk.com/tr/makale/kasim-tiryaki/happy-bird-day-peygamberim.html )